1984'lü Fransız bir model kendisi. Onu farklı kılan güzel gözleri, delici bakışları, uzun etkileyici saçlarından ziyade yaşam stili. Patrick; Prada, Kenzo, Hermes gibi ünlü markaların tanıtım yüzü olmasına rağmen şaşaalı hayatı reddetmiş, köyünde sade bir yaşam süren biri.
Köyünde odun kesiyor, toprakla uğraşıyor ve cep telefonu kullanmıyor. Bunun yanında modelliği yalnızca para kazanmak için yapıyor. Dünyanın en ünlü mankenlerinden fakat şehirde yaşamak, kapitalist dünyanın nimetlerinden edinmek gibi bir derdi yok. Bunların peşindeki insanları da saygıyla karşılıyor.
160 kişilik bir köyde yaşıyor. Dünyayı gemilerde çalışarak dolaşmış bir adam o. Yalnızlığı seviyor ve bundan keyif alıyor.
Parıltılı hayatın, güzel mankenlerin, daha çok paranın derdinde değil. "İşimi düzgün, kusursuz yapıyorum. İşim bittiği andan itibaren de, fotoğraflardaki o model değilim ki ben artık. O bir imaj." diyecek kadar da sağlam karakterli.
Röportajı okuduktan sonra, Patrick Petitjean'ın karakterinden çok etkilendim. Dünyada böyle insanlar da varmış dedim. İçi ve dışı güzel insanlar. Paradan daha değerli şeylerin olduğuna inanan insanlar.
Sonra bana Kadir İnanır'ı hatırlattı. Gülşen Bubikoğlu'yla olan "Yaban" filmini. Bir adada balıkçıydı hani. Gülümsedim ve Patrick gibileri var olduğu için hayata dair içimi bir umut kapladı.
ben de bugün bunu okudum, çok şaşırdım, adam yaban olmuş dağlarda geziyo:)
YanıtlaSilevet çok ilginç değil mi :)
YanıtlaSilsenin blogunda yeniymiş ama tam sevdiğim tarz, haırlı olsun ,izlemeye aldım seni:)
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilteşekkür ederim çok mutlu oldum :) ben de seni izliyorum
YanıtlaSiladam!!
YanıtlaSil